3. İskenderiyeli Hypatia (M.S 350 - 415)Antik Çağ'ın en meşhur kadın düşünürü İskenderiyeli Hypatia'dır. Filozof, gökbilimci, matematikçidir. İskenderiye'de yaşayan Hypatia felsefe, matematik, geometri ve astronomi eğitimi almıştı. Daha sonra bu alanlarda ders de vermişti.
Bir Pagan olan Hypatia, günümüze kadar ulaşmış olan sayılı kaynaktan biri olanYunan tarihçi Socrates Scholasticus'un "Historia Ecclesiastica" adlı eserine göre, İskenderiye'nin en önemli iki figürü olan, İskenderiye Valisi Orestes ile İskenderiye piskoposu Cyril arasında anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği ve politik işlere karıştığı gerekçesi ile 415 yılında Kıptî Hristiyan bir çete tarafından taşlanarak öldürülmüştür.
Yaşanan bu trajik olay özellikle Aydınlanma Dönemi'nde popülerleştirilerek bir Hypatia efsanesi haline gelmiştir. Kimileri gerçek, kimileri kurgusal nitelikler barındıran bu efsane günümüze kadar ulaşmıştır.
İskenderiyeli Hypatia'nın hayatı "Agora" filminde sinemaya da aktarılmıştır.
- ORTA ÇAĞ -
4. Bingenli Hildegard (1098 - 1179)Bingenli Hildegard, 1098 yılında soylu bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur, hayatının 30 yılını bir kadın hücresinde geçirmiştir. Sonrasında ise rahibelik yemini etmiştir.Almanya'nın Rheinland Bölgesi'nde erkek manastırlarından bağımsız kendi manastırını kurmuştur. Mistitizm akımın önemli temsilcilerinden biri olan Bingenli Hildegard bir azize olmasının yanı sıra 2012 yılında Papa Benedict XVI tarafından "Doctor of the Church" ilan edilmiştir. Bingenli Hildegard’a göre, birçok mistikte de olduğu gibi, Tanrı-insan ve kozmos bir bütündür. Bunu “Scvias” isimli kitabında yazmıştır. Bu eserinin dışında ahlâk üzerine düşüncelerini dile getirdiği “Liber Vintae Meritorum” ve yine insan-kozmos ilişkisini anlattığı “Liber Divinorum Operum” adlı eserleri mevcuttur.
5. Magdeburglu MechthilaDominikan rahibe ve mistiktir. Hayatıyla ilgili bilgiler çok sınırlıdır. 7 kitap yazmıştır. "The Flowing Light of Divinity" isimli eseri en bilinenidir.
6. Sienalı Katharina (1347 - 1380)Dominikan bir rahibe, skolastik teolog ve filozof olan Sienalı Katharina bir azize olduğu gibi Katolik inancının 6 koruyucu azizinden biridir. Aynı zamanda Papa 2. Jean Paul tarafından "Doctor of the Church" ilan edilmiştir. "The Dialogue of Divine Providence" isimli yaptında mistik görüşlerini dile getirmiştir.
7. Christine de Pizan (Pisan) (1364 - 1430)Bu dönemdeki bir diğer kadın filozof ise İtalyan - Fransız Christine de Pizan’dır. Pizan genç yaşta dul kalması ile birçok soyluya kâtip olarak hizmet etmiştir. Düz yazılar ve şiirler kaleme almıştır. Toplamda 30 kitap yazmıştır. "The Book of the City of Ladies" ve "The Treasure of the City of Ladies" isimli yapıtları en önemli çalışmalarıdır.
8. Marguerite Porete (1255 - 1320)Bu dönemin diğer bir kadın düşünürü Fransa'da yaşayan Marguerite Porete’dir. Mistisizm akımının temsilcilerindendir. “Yalın Ruhun Aynası” isimli eserinde, ruhun tamamen özgür olması gerektiğini savunmuştur. Bu bakımdan kiliseden ve ruhban sınıftan koparak Tanrı ile bireysel bir ilişki kurulması gerektiğini öne sürmüştür. Dinî açıdan sapkınlık suçlaması neticesinde, yakılarak öldürülmüştür.
- RÖNESANS -
9. Isotta Nogarola (1418 - 1466)Yazar ve düşünür Isotta Nogarola, Rönesans'ın en ünlü kadın hümanisti, düşünürü ve sanatçısıdır. "Adem ve Havva Üzerine Diyalog" isimli eseri günümüze kadar süregelen cinsiyet kimliği ve kadın doğası tartışmalarının kapısını açmıştır.
10. Tullia d’Aragona (1510 - 1556)İyi bir eğitim alan İtalyan filozof Tullia d’Aragona, ünlü “Aşkın Sonsuzluğu Üstüne Diyalog” isimli eserinde Platoncu bir yaklaşım ile sonsuz aşk üzerine düşüncelerini dile getirmiştir. Cadı ve fahişe olduğu gibi suçlamalar ile karşı karşıya kalmıştır.
11. Avilalı Teresa (1515 - 1582)Gençliğinde güzelliği ile tanınan ve Hıristiyanlık'taki en ünlü azizelerden olan Avilalı Teresa mistik bir düşünür ve rahibeydi.
12. Marie Le Jars de Gournay (1565 - 1645)Rönesans dönemini düşünürlerinden Marie Le Jars de Gournay felsefenin yanı sıra fizik, geometri, tarihle de ilgilenmiştir.Montaigne ile tanışması hayatındaki önemli noktalardan biridir. Onunla tanıştıktan sonra düşüncelerini daha özgür biçimde getirme olanağı bulmuştur. “Erkeklerin ve Kadınların Eşitliği Üzerine” kaleme alır ve bu eserinde erkek ve kadının ruhen eşit olduğunu savunur. Dilin önemi üzerine de dikkat çekici araştırmalar yapmıştır.
- AYDINLANMA ÇAĞI ve MODERN ÇAĞ -
13. Mary Astell (1666 - 1731)Bu dönemin bir diğer kadın filozofu Mary Astell’dir. Mary, bir din adamı olan amcasından aldığı matematik, felsefe dersleri ile kendini geliştirmiş, daha sonra Londra’ya yerleşmiştir. Düşüncesinde Descartes ve Locke’un etkileri hissedilir. Düşüncelerinde kadın haklarına yönelik ilk nüveler görülür: Kadınların iyi bir eğitim alması ve toplumsal hayata katılım göstermeleri gerektiğini savunur.
14. Mary Wollstonecraft (1759 - 1797)Mary Wollstonecraft, İngiliz yazar, filozof ve kadın hakları savunucusudur. O zamanlar kadınlara açık olan meslek ya da uğraşların hemen hepsine el atmıştır: Zengin kişilere çeşitli gezi ve etkinliklerinde ücret karşılığı refakat etme, mürebbiyelik, öğretmenlik, okul müdireliği, toplumsal eleştiri ve roman yazarlığı gibi birçok uğraşı olmuştur. Fransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenen Wollstonecraft genelde tercüme yapmaktaydı.Onu önemli kılan feminizmin ilk sistematik eseri olan "Kadın Haklarının Savunulması"nın yazarı olmasıdır.
15. Olympe de Gouges (1748-1793)Aydınlanma döneminin diğer bir kadın düşünürü Olympe de Gouges’dur. Kadın hakları üzerine ilk kez düşünce üretenlerden biridir. Kilise ve evlilik kurumu üzerine eleştirel düşünceler kaleme almıştır. Toplumsal sorunları gündeme getiren romanlar yazmıştır.
“Kadının ve Kadın Yurttaşın Hakları Bildirisi” isimli yapıtında kadın-erkek eşitliğini savunmuştur.Düşünceleri yüzünden önce tutuklanmış, ardından giyotin ile idam edilmiştir.
16. Clara Zetkin (1857 - 1933)Clara Zetkin Alman Marksist siyaset teorisyeni ve düşünürdür. Kadın hakları savunucusu ve aktivisttir. 1911 yılında "Kadınlar Günü"nü ilk kez düzenleyen kişidir.
17. Rosa Luxemburg (1871 - 1919)Polonya doğumlu Alman marksist politika teorisyeni, filozof ve siyasî aktivist. Düşünür kimliğinin yanında devrimci kimliğiyle de tanınan Luxemburg komünist faaliyetlerinin bedelini trajik biçimde ödemiştir: Ölene kadar dövülmüş ve cesedi nehre atılmıştır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder