28 Haziran 2025 Cumartesi

Ogrendim...

Selaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaam :)
Uzun sureler gecmis yine, -klasik Burci- yazarsa hergun disiplinle oturur laptop basina konu arar arastirir bulur yazar birakinca ise yuzune bakmaz... Konusurken anlik geciyor da, yazinca aradan gcen zamanda  coook surecler& sonuclar degisebiliyor. En sonki yazimdan sonra epey degisiklikler oldu tabii ki. Yasamin kendisi degisim degil midir ki zaten  hep ayni duz  cizgide gidersek bir sorun vardir/ hatta bu durumu kalp ritmi gibi dusunun isterseniz, aman Allah korusun :))) 

Yas surecime donecek olursak kisa surede evime donup yalniz kalmam iyi mi oldu daha mi zorlastirdi kabullenmemi bilemiyorum lakin terpilere duzenli olarak uzun sure haftalik olarak gitmem epey iyi geldi. Herkese en azindan hayatinda birkez ve sonuc aldiklarini gorunce birkac kez oneriyorum su EMDR yonetemini -gerci artik zaruri bir ihtiyac- oldu bu canim ulkede...

Terapilerle birlikte tekrar basladigim seyahatlerim ise tam bir '"dusunuyorum oyleyse varim"' etkisiyle halen devam ediyor. Cok sukur yasimdan cok onde giden ulke sayim ile tarihe gecmeyi basardim...

Son 1 sene icinde sayacak olursam yeni yasima Venedikte girdikten sonra 9 ulke daha gezmisim. yine italya-Karadag-Danimarka-Almanya-Isvec-Kibris-Brezilya-Guney Kore- Japonya-Gurcistan ve Turkiye icinde hic gormedigim sehirler...  bunlarla ilgili gozlemlerimi ise  belki, bir ara, uzuzuun uzun yazip anlatmaliyim. yeni yasima ithafen uzak yerlere olan her  hayalimi gerceklestirdim cunku kendime biraz  hayallerim ve planlarim icin ara verdim. . Bunlar da kendimi gerceklestirmemdeki en onemli faktorlerin basini cekiyor. Aile toplantilarim, ozledigim arkadaslarimla guzel sofralara oturmam, kultur sanat aktivitelerime geri donebilmek ise paha bicilemez nitelikte... Az insan az kaos modulume gecmis bulunmaktayim. Kendime ve cevreme simiden hayirli ugurlu ve aydinlik gelsin bu durum :) istediklerim yanimda mi, yanimda.. Ozaman devam ediyoruz... Haftaya yeni yasimi kutlayacagim, benim icin ozel sayilabileceg birkac party plani var umarim en guzel sekliyle gerceklestirip burdan yine siz okuyucu / takipcilerime seslenecegim. Seneler seneler once bir yerde okumustum ve not almistim. Hayat zaten size herseyi yasayarak ogretiyor ve ben bunlari zaten coktan ogrenmistim simdi ise uyguladigim  o satirlarla sizleri bas basa birakiyorum. 

Hastalık ve ölüm dışında, hiçbir şeyin göründüğü ve söylenildiği kadar önemli ve acil olmadığını öğrendim.
Cesur olmayı, ayakta kalmayı, kendimden eminsem asla korkmamayı öğrendim…
Hiç kimsenin sır saklamadığını, ısrarla birine söylemek ve üstüne kendi yorumunu katma ihtiyacı hissettiğini öğrendim.
İnsanların bana sadece ben izin verdiğim şekilde davranabileceğini değil, farklı da olabilecekleriniöğrendim…
İnsanların kendinden daha az başarılı kişilerle başarısını, mutsuz kişilerle mutluluğunu "konuşmaması gerektiğini" öğrendim…
Sürekli olumsuz düşünüp acımasız ve kıskanç olanların aslında düşkün kimseler olduğunu, sevginin ise güçlü insanlarla paylaşınca çoğalabildiğini öğrendim…
Ben bu hatayı nasıl yaptım demek yerine en mükemmel düşünenlerin bile hata yapabileceğini, yeni hatalardan da daha az zararlı çıkmayı öğrendim…
Hayatta ki en önemli çözümün, neyin ve kimlerin öncelikli olduğuna karar verip geri kalan teferruatların çöp olduğunu öğrendim…
İmkansız diye bir şey olmadığını, çok çok istediğimde imkansız görüneni elde edebildiğimi, asıl savaşı kazanabilmek için küçük çarpışmaları kaybetmek gerekliliğini öğrendim…
Ne kadar çaba harcarsam harcayayım bazılarının mutsuzluk ve nankörlük için her zaman bir neden bulabildiğini öğrendim…
Önemli olan şeyin; başkalarının benim hakkımda düşündükleri değil, benim kendi hakkımdaki düşüncelerin ne olduğunu öğrendim… Kin tutmanın beni rahatsız ettiğini, onun yerine herşeyin bir zamanınının olduğunu öğrendim…
Nerde ve ne şartta olursa olsun yaşadığım yeri kendi adıma güzelleştirmeyi öğrendim…
Kaybedecek neyim var demek yerine, yaşadığım her şeyde kazanacak çok şeyim var demeyi öğrendim…
Durum ne kadar vahim olursa olsun, soğukkanlılığımı yitirmemeyi, gülümsemeyi, her şeyi negatif ve fitne/fesatlıkla düşünen mutsuz insanlardan ayrı kalarak gülümsemeyi öğrendim…
Bunları bana öğreten herşeye ve hayatıma giren-çıkan insanlara çoooook çok teşekkür ederim.

Yeni yaşımda da işallah hepsini birer birer uygulayabilirim 🙏🏻😉🙋🏼 Amin amen ameno

6 Şubat 2025 Perşembe

EMDR Terapisi

Eye Movement Desensitization and Reprocessing veya EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme), travmatik anıların terapistin çeşitli yönlendirmeleriyle yeniden işlenmesini sağlayarak olumsuz duygu ve düşünceleri azaltan bir psikolojik terapi yöntemidir.
Terapide danışanlara çift yönlü uyarım verilerek zihinde yer alan kötü anılara ulaşılmaya çalışılır. Verilen çift yönlü uyaranlar göz hareketleri, kulaktan sesli uyaran veya dokunsal uyaran şeklinde verilebilir. Uyaran verme işlemi terapinin temelini oluşturmaktadır.
 3-4 seansta etkinliği görülmekte, hatta tek seans uygulamalarının yeterli olduğu durumlar dahi olabilmektedir.Kişinin geçmişte yaşadığı olumsuz bir olayı, bugünkü duygusal tepkileriyle ilişkilendiren travmatik anılar, terapi sürecinde işlenerek beynin doğal iyileşme mekanizmasının harekete geçmesine yardımcı olur.EMDR kısa süreli terapiler grubundadır ve seansların süresi danışana ve danışanın yaşamış olduğu onu rahatsız eden duruma bağlı olarak değişmektedir. Yapılan araştırmalarda hem etkili hem de kalıcı olduğunu göstermektedir.
Emdr sonrasında bazı bireylerde olumsuz yaşantıların uzaklaştığı görülürken bazı bireylerde anının oluşturduğu aşırı duyarlılık, dayanılmaz rahatsızlık ya da derin üzüntü ortadan kalkar. Yani anıya karşı duyarsızlık gelişir. Bu duyarsızlıkla birlikte kişinin farkındalığı artar, yeni ve olumlu bir bakış açısı kazanılır...

Simdi buraya kadar bilimsel olarak bu uygulamanin kisinin ustundeki etkilerini, zihinsel olarak yarattigi tedavi seklini anlamis oldugunuzu umuyorum. Fakat benim sizlere bahsetmek istedigim bu yontemle neden daha once tanismamis olmam ve beni calistigimiz her yeni konuda nasil bir farkindaliga surukledigi hususudur.
Ilk olarak 2023 Subatinda bir sabah erkenden ise giderken okudugum haberlerde cok buyuk bir deprem oldugu ve bircok ilde cok buyuk hasarlar biraktigi yonundeki azar azar gelen goruntu ve seslerden sonra farkettim ki bir insanin ustunu kapattigi derin uzuntuler, travmalar ve korkular bir anda ortaya cikiveriyor ve bambaska bir insana donusuveriyorsunuz. Evet tam olarak bir surec-sonuc iliskisi muhakkak ki olusuyor fakat ben bir sabah uyandim ve sonrasindaki 40 gun boyunca hem caresizce aglayip hem elimden geldigince neler yapabilecegimi dusunup hem hayata kusup hem de bana ihtiyac var ise kayitsiz kalamam, artik sakin kalamam durtusuyle gunluk rutinime devam ettigim bir zaman diliminden gectim. Uzun yillardir hem yalniz yasiyor olusum hem de 99 depremini en hararetlisinden yasamam ve hatirlamam nedeniyle tum travmalar bir bir su yuzune cikmaya baslamisti. Aklima dahi gelmeyecek korkularimla, yalnizlik ve caresizlikle yuzlesirken aslinda olum korkumun olmamasi, yalnizca sevdiklerimi kaybedersem haber bile alamayacak kadar buyuk bir afetin ve uzakligin ortasinda kaldigimiz dusuncesi beni gunbegun kemirmeye baslamisti bile. Yalniz kalmaktan, ise gitmekten, hicbirsey olmamis gibi rutinlerimize devam etmekten imtina ettigimi ve ne yaparsam yapayim asla duzelemedigimi farkettim. Burda bahsedilen duzelme durumu normalime- rutinime- aliskanliklarima ve huzurlu sakinligime geri donebilme ruh halidir ki ben yapamadim. Ustune ustluk hergun deprem bolgesine nasil yardim gonderebilirim, cevremi nasil duruma dahil edebilirim ve en hizli bolgeye nasil intikal edip faydali olabilirim debelenmesi icindeki gecen gunlerimde bir de ise gidip o zamanki yoneticimizin istegiyle hicbirsey olmamis gibi calismam beklenirken... O bolgeleri arayip once kisilere klasik bikac soruyla nasil olduklari sorulup toplantilara dahil etmek ve bu rutin gundemi her gun her hafta devam ettirmek sanirim beni en cok cildirtan davranis oldu. Toplanti aralari dahil, her aksam eve gelip es-dost-arkadaslarimla gorusup, neler yapabilirizi dusunmek ve hayata gecirmek bile hem inanilmaz iyi hem de fazlasiyla kotu geliyordu. Oturdugum yerden neler yapabilecegimi ilk olarak belki de o donemde gordum !  O illerden birinde yasayan universite sinif arkadasimizla koordine bir sekilde baslattigimiz yardim tirlarini yonlendirme, ilgili isimlere ulasma ve dahasi dahasi... Sabaha kadar uyumadan ise gittigimi ve tam 40 gun boyunca hem aglayip hem uyumayip is yaptigimi cok net hatirliyorum ! 
Simdi gecmise bakiyorum da ne akil kalir insanda ne sinir ne hayal ne gelecek... Sevdiklerini, evlerini, ailelerini kaybeden insanlara once sabir sonra yasama ve dayanma gucu diliyorum ki en saglamindan en derininden... Akil alacak gibi degil basimiza gelen seyler..

Lakin hayat devam ediyor dedigim noktada hem bi arkadasimin referansi ile psikolog terapileri ile tanistim hem de durumdan uzaklasmak icin fiziki olarak da uzaklasmam gerektigini ogrenmem bu toplumsal boyuttaki aci vesilesyle oldu diyebilirim. Yalnizca birkac seans gidip konustugum klinik psikolog o kadar tatli naif ve isinde iyi bir kadindi ki konusarak rahatlamak yerine yalnizca isinde usta isimlerle konusmam hatta gerekli gorulurse diger psikoanalizleri de denemem gerektigini seve seve kabul etmis oldum. Kabul etmek iyilesmeye basladiginizi gosterir bunu da ustune basa basa soylemek isterim !!! Kabul etme asamasina gelene kadar calistigimiz konuslara eslik eden EMDR terapisinde, o vakitler kulaklik ile kisa uyaran seslerle beyni yeniden islemis olduk. Yani ben korkularim, takili kaldigim konular ve ofkemi orada birakip kendi hayatima daha saglikli bir sekilde donebilmis oldum. Depremin herzaman olabilecegi, olum ve kayiplardan sonra acimi/ yasimi istedigim gibi yasayabilecegim ama depresyona girmemin hic bir fayda getirmeyecegini o donem bir nebze de olsa farketmistim. 1-2 seans sonrasinda toplumsal olaylara verdigimiz veya ozellikle veremedigimiz tepkilerin bizde olusturdugu hasarlar, ustu kapatilmis ve gunluk kosturmacada farkedemedigimiz travmalarimiz bizimle birlikte etrafimiza da hizla sirayet eder.  Neseli kisiligim, hiperaktif ve enerjik yaklasimlarim nedeniyle kimse beni defresif goremezken sonralarda gelen "'beni anlamayan insanlara laf anlatmak yerine kendimle kalmayi tercih ettigim"" davranislarimi da farkettim. Terapilerde calistigimiz her turlu degisik konulara bu da dahil oldu zamanla. Duzenli olarak gitmeye baslamam ise yegenimi kaza sonucu agustos sonunda kaybettikten sonraki uykusuz gecen 3 ay ve Istanbulá dondukten sonra ilk is gidilen randevuda olusturuldu. Bir oneceki yazimda belirttigim uzere uyumadiginiz zaman sinir sisteminiz yenilenmiyor ve psikiyatr gozlemiyle gelecek ilac veya sozlu uygulamalara ihtiyac duyabileceginiz gercegiydi. Bana ilac tedavisi hic bir zaman uygulanmadi cok istemem ragmen gerek gorulmedi lakin bu psikoanaliz yonteminin bu denli ise yarayacagi da aklimin ucundan dahi gecmezdi.
Haftada 1 kez gittigim terapilerin baslangici yas terapisi olarak baslasa da ince ince calistigimiz tum konularla birlikte yan konulara da geciyor derinlere inebiliyorduk. Bu kez gozlerim ile sinyalleri takip ederek yaptigimiz bu uyaran-hasta iliskisinde her calistigimiz konunun ertesi gun ise yarayacagini bilseydim daha ilk kaybimdan sonra orada olur ve sonrasinda takili kaldigim her konuyu bu yontemle calismak isterdim. Yas terapilerinde hep ayni siralama oldugunu zannetmiyorum fakat benim once ofkemi asagiya alma ihtiyaci sonrasinda olen kisiyle vedalasma ve sureci en bastan yasatma ayrintilariyla bu seruvene baslamis olduk. Kisi ve kisiliklere gore degisecegini umdugum bu terapiyi herkese onermeye baslamam bende inanilmaz derecede ise yaradigini gordukten sonra oldu dememe gerek yok sanirim. Cunku once uyumaya basladim sonra asiri sinir ve aglamalarimi kontrol altina almaya basladim ve kabul etmeyle birlikte gelen ozlem duygsusuyla nasil yasamaya devam edecegimi ogrenebildim. Yalniz kalma ihtiyacindan sonra sosyallesebilme, is hayatina ve gunluk rutinlere geri donebilme ve seyahate cikip uzaklasarak sevdigim seylere odaklanabilme olgularim 6 ay sonra geri gelmeye basladi. O zamana gelene kadar yaptiklarimi otomatik olarak yaptigimi ve cok da fazla bisey ifade etmediklerini, cokta detayli hatirlamadigimi da simdilerde farkeder oldum. Sanirim sok halinde yasadiginiz gunleri pek net hatirlayamiyoruz. Icgudusel olarak geliyor ve gidiyor olabilirler. Bilemiyorum, bunu sormak aklima gelmedi hic... Yalnizca hicbiseye inanmayan ve kimseye guvenmeyen ben bu yontemin nasil bu kadar etkili oldugu ve bende hemen ise yaradigini sordum bir kez terapistime... Bilimsel calisma olmasi ve beyni yeniden isleyebilmesi nedeniyle oldugunu, calistigimiz diger konularin da bu yuzden ise yaradigini hem kendisinden hem de bilimsel kaynaklardan ogrenmis oldum. EMDR geleneksel terapi tekniklerine göre oldukça hızlı işliyordu ve bu nedenle de daha bir hevesle ve ihtiyac dahilinde gittigim seanslar kendime yaptigim en buyuk yatirim oldu, kabul ediyorum :) Simdilerde seans aralari acildi, ihtiyac duydukca gitmemin de faydalarini somut bir bicimde gorur oldum.Keske herkes hayatinda birkez deneme ve sonrasinda devam edebilme sansini yakalayabilse ve bu denli saglikli ve aydinlanmis yaklasimlarda bulunabilse... 
Belki bir gun diyorum lakin elbet bir gun ihtiyac olacak  diyerek simdi size biraz icerik paylasiyorum. Bende ornekler ve aciklamalar bitmez lakin bunlari okuduktan sonra belki biraz kendiniz arastirir belki de denemek icin heveslenirsiniz. Gereken cesaret, vakit & nakit uclusunu buldugunuzda kendinize yatirim yapiniz, dost tavsiyesi olsun, hos bakiniz saglikla kaliniz....

EMDR’nin ortaya çıkışı Francine Shapiro, 1987’de EMDR ile ilgili ilk gözlemlerini yapmış ve tekniğini çeşitli durumlarda denemeye başlamıştır. Shapiro’nun EMDR’yle ilgili deneyimi arttıkça, diğer terapi yaklaşımlarından da yararlanarak bu yöntemi zenginleştirmiştir. EMDR ile ilgili ilk kontrollü klinik araştırma 1988’de yapılmıştır. Bu tarihten günümüze kadar hızla kabul edilen ve etkililiği konusunda üzerinde pek çok çalışma yapılan bir teknik olmuştur.
EMDR yaklaşımına göre, travma ile ilgili anı bellekte uygun olmayan bir biçimde depolanır ve bu geçmiş yaşantı “düğüm” olarak adlandırılır. Düğüm, terapötik olarak çözülmesi hedeflenen, anı ağlarının merkezinde bulunan, biyolojik olarak depolanmış olan deneyimdir. Uygun olmayan biçimde depolanan bu anılar, işlevsel olmayan tepkilerin verilmesi ve kendilik algısının zayıflamasının en temel nedenidir. Şu andaki yaşantılar var olan anı ağları ile bağlantıda olduklarından, işlevsel olmayan bir biçimde depolanmış anı ile beslendiklerinde uygunsuz bir biçimde yerleşebilirler. Bellekte depolanan anılar, görüntü, düşünce, duyumlar gibi bilgilerden oluşurlar. Bilgi, “donmuş” bellek sisteminde değişmemiş/ işlenmemiş şekilde, nörobiyolojik seviye olumsuz inançlara yol açan (özellikle çocukluk çağı deneyimleri) bir çok olay (stresör) ya da stresörün kronik olduğu yaşantılar olabilir. Birbiri ile ilişkili, temeldeki hedef anılar (düğümler) özgün halleriyle (değişmeden-işlenmeden) depolanmışlardır ve şimdiki zamanı önemli şekilde etkilerler. Şimdiki zamanda var olan bozuklukların neredeyse tamamının nedeni geçmiş deneyimlerde saklıdır. Birçok insanın hayatı boyunca benzer sorunları tekrar tekrar yaşamasının nedeni, işlenmemiş travmatik anıları olabilir. Bu anılar işlendiğinde, bilgi, bozukluktan işlevselliğe doğru hareket eder. Bilgi işleme, işlevsel olmayan verileri donma durumundan çıkarıp uyum sağlayıcı bir çözüme doğru götürür. Bozukluktan işlevsel olana doğru hareket eder, daha yüksek uyum sağlama gerçekleştikçe olumluluk artar. Shapiro’nun Uyumsal Bilgi İşleme (UBİ) modeline göre; bir bilgi eğer sıkıntı verici ya da travmatik ise tam olarak işlenemez. Bellekte olayla ilgili ilk algılar, beraberinde çarpıtılmış düşünce (biliş) ve algılar olarak depolanacaktır. İnsanların şu an sergiledikleri uyumsuz davranışlar bu sıkıntı verici anıların işlenmeden kalmasının sonucudur.
EMDR sekiz evrede uygulanır. İlk iki evre bir seansta tamamlanırken, diğer beş evrenin seans sayısı farklılık gösterebilir. Travmatik anılarla çalışmak hemen her zaman hasta için sıkıntı vericidir. Bu yüzden, EMDR terapisti hastanın kendi kaynaklarına yönelir ve olumsuz duygulanımlarla başa çıkabilmesi için beceriler geliştirmesine çalışır. Travmatik anı ile ilişkili tüm bellek ağlarının işlenmesini sağlamak için, tedavi genellikle en erken yaşam döneminde yaşanmış olan ilişkili olayla başlar. Önce travmatik anılar hedeflenir ve çözülür, ardından EMDR şimdiki durumlara yönelir. İşlemleme duygusal açıdan huzursuzluk verir ve aktif semptomatik reaksiyon ve huzursuzluk kalmayana kadar işlemeye devam edilir. Travmatik veya sıkıntılı anıların işlenmesinden başka, EMDR sağlıklı, işlevsel bir yaşamın sürdürülmesinde gereken özel beceri ve davranışları geliştirmeye yardım etmek için de kullanılır.

28 Ekim 2024 Pazartesi

Yastayim, hic kimse bilmiyor...

 


Bu görmüş olduğunuz grafik yas dalgalarının sıklık şiddet gibi aşırı zorlayıcı duyguları yansıtıyormuş en basit haliyle...

Kime göre neye göre ;) uzun soru veya cümlelere  kısa yanıtlar verilmesi gerektiği/ beklendiği zaman geçer aklımdan bu soru... 'KİME GÖRE NEYE GÖRE' ?! 

Söz konusu yas döneminde yaşanılan, yapılan, düşünülen veya asla aklınıza yatmayan konular ise bu durumda iken herkeste tamamen farklı seyrediyor bence... 

Tecrübeyle sabit ! Malesef...

Mesela ben de unuttuğum kayıpların, kabullendiklerimin ve bence -hala şokun etkisiyle- inkar etmenin vermiş olduğu duygularla birlikte en sevdiğim birkaç önemli kişinin kaybından ötürü ÇIĞ Sendromu olduğunu düşünüyorum. Böyle birşey yok bu arada ben teşhisimi koydum (terapistim de onaylıyor hatta )

Konu şu ki daha önce kaybettiğim sevdiklerimden sonra kabul etme veya etmeme konuları bir yana  çoğalarak gelen ve en sonunda en yakının kaybıyla resmen altın vuruş yaşayan insanlarda görülüyor bence bu sendrom... kar topu gibi büyüyor ve altında kalıyorsunuz gibi de düşünebilirsiniz veya birden gelen büyük bir ÇIĞ'ın altında kalmak ve nefes alamamak gibi birsey... Ben böyle tarif ediyorum ve sonrası ise bir uzvumun kaybıyla devam etme çabası... Ne kadar başarılabilirse tabii orası da ayrı bir muamma...

Bilimsel çalışmaların gösterdiği üzere bazı süreç-sonuç ilişkilerini aşağıda bilgilerinize sunuyorum, bu arada haftada 1 aldığım terapi yöntemini ve bireysel olarak neler yaptığım da ayrı bir blog konusu olarak yazacağım. Aklına gelen herşeyi yazıya dökmek de iyi gelir demişlerdi fakat bir sene geçmesine rağmen bu bile iyi gelmiyor şuan.. Ağlarken yazı yazılmıyormuş 30 kere bırakıp geri döndüm yazmaya :( 

Kayıp nedir?

Kayıp deyince genelde aklımıza sevdiğimiz birinin ölümü gelir. Yas süreci başka tür kayıplarda da yaşanır. Örneğin bir ilişkinin bitmesi, iş gibi önemli bir rolü kaybetmek, bir hastalık teşhisi vs. Bu yazıda daha çok ölüm sonrası yası söz konusu edeceğiz ancak bu bahsedilenlerin çoğu başka tür kayıplar için de geçerlidir.


Kaybın içindeki kayıp

Biri vefat ettiğinde birçok kayıp yaşanır. Yas tutmanın bir kısmı da ne gibi kayıplar yaşandığını fark etmektir ve kaybın getirdiği bazı değişiklikler hemen fark edilmez. Vefat eden insanın fiziksel olarak kaybının yanı sıra daha az gözle görülür başka kayıplar da söz konusudur:

  • Paylaşılan ortak hayat, beraber ve birbiriniz için yaptığınız şeyler,

  • Ortak bir gelecek, paylaştığınız umutlar, hayaller ve planlar,

  • Paylaştığınız sosyal hayat,

  • Kaybettiğiniz kişinin sizin için yaptığı şeyler. (Hissettirdikleri)


Kaybın özellikleri

Her kayıp aynı değildir ve her kayıp hepimizi aynı şekilde etkilemez. Kaybın hangi koşullarda gerçekleştiği nasıl yas tuttuğumuzu etkileyebilir. Örneğin:

  • Ölüm biçimi ve buna hazırlanacak zamanınız olup olmadığı

Öngörülen ve beklenen: Örneğin, sevdiğiniz birinin uzun bir hastalık sürecine gireceğini bilmek. Onun vefatının yaratacağı etkiyi azaltmaz ama bu koşullarda bazı kişiler daha o insan ölmemişken veya teşhis konduktan sonra yas tutmaya başladıklarını fark etmişlerdir.

Ani ve beklenmedik: Sevdiğiniz birini ani bir sağlık problemi veya kaza sonucu kaybetmek. Zihniniz ve bedeniniz yaşananları anlamaya çalışırken, şok ve inanmakta zorluk yaşamak doğaldır

Travmatik veya şiddet içeren: Sevdiğiniz kişi kötü şartlarda vefat etmiş veya intihar etmiş olabilir. Bu durumda genelde yaşanan şok ve yasa başka katmanlar da eklenir.

  • Kaybedilen kişiyle olan ilişkinizin doğası

Kaybettiğiniz kişiyle olan ilişkinizin cinsi ve kalitesi de nasıl bir yas süreci yaşayacağınızı etkiler. Duygusal olarak ne kadar yakın olduğunuz, bu kişinin hayatınızda oynadığı rol ve onlar hayattayken onlara karşı hissettiğiniz duygular nasıl bir yas tutacağınızı etkileyen faktörlerdir.

  • Başkalarının tepkileri

Başkalarının verdiği tepkiler de yas sürecinize destek olabilir veya ket vurabilir. Çevremizdeki insanlar genelde daha iyi hissetmemizi isterler fakat bazen aslında nasıl hissettiğimizden bahsetmemize izin verecek alan bırakmayabilirler de.

  • Hayatınızda başka neler olup bittiği

Bu süreçte hayatınızda olup bitenler de yas tutmaya ne kadar alan ayırabileceğinizi etkileyebilir. Başkalarına bakım vermek, hiçbir şey olmamış gibi devam etmek veya tercih ettiğinizden erken işe dönmek baskısı yaşıyor olabilirsiniz.














Yas Nedir?

Yas sadece üzüntüden ibaret değildir ve yas süreci ilerledikçe çeşitli duygular ve bedensel tepkiler altında ezilmiş hissedebilirsiniz. Yas herkes için aynı değildir: herkes yası bildiği şekilde yaşar.

Yasın etkilerini düşünceler, duygular ve davranışlar olarak ayırabiliriz. Bunlardan bir kısmını, hepsini yaşayabilir veya hiçbirini yaşamayabilirsiniz.


Düşünceleriniz ve hatırladıklarınız


  • Haksızlıkla ilgili düşünceler

  • Nasıl baş edeceğiniz endişesi

  • Sizi bıraktığı için o kişiye duyulan öfke

  • Yaşama devam edemeyeceğiniz düşüncesi

  • Keşke şunu söyleseydim/yapsaydım’lar

  • Hayatınızın ne yönde değişeceği

  • Neleri özleyeceğiniz

  • Yaşanan konuşmaları hatırlamak

  • Yaşanan tartışmaları hatırlamak

  • İstenmeyen hatıralar

  • Rüyalar veya kabuslar

  • Tatlı hatıralar

  • Giden kişinin huzura kavuştuğu fikri

  • Giden kişinin ıstırap çekmediği fikri

  • O kişiyi görür veya sesini duyar gibi olma


Yaşayacağınız duygular ve bedensel hisler

  • Güçlü duygular

  • Korku

  • Endişe

  • Suçluluk

  • Pişmanlık

  • Donukluk

  • Umutsuzluk

  • Çaresizlik

  • Öfke

  • Üzüntü

  • Özlem

  • Engellenmişlik

  • Unutkanlık

  • Asabilik, alınganlık

  • Yorgunluk

  • Bitkinlik

  • Genel ağrı

  • Kalp ağrısı

  • Boşluk hissi

  • Hiçbir şey hissetmeme

  • Şok

  • Hayret, inkar

  • Mide bulantısı

  • Uyuyamama

  • Yemek yiyememe

  • Rahatlama

  • Huzur

  • Hoşnutluk


Davranışlar

  • Bir konuyu uzunlamasına düşünmek, kafa patlatmak hatta takılıp kalmak

  • Olayı hatırlatacak şeylerden kaçınmak

  • Yalnız olmaktan kaçınmak

  • Başkalarıyla olmaktan kaçınmak

  • Bir şey olmamış gibi devam etmek

  • Meşgul kalmaya çalışmak

  • Başkalarına “iyiyim” demek

  • Yataktan çıkmamak

  • Önceden yaptığınız şeyleri yapmamak

  • Alkol almak

  • Dikkatinizi dağıtmak

  • Umursamaz, riskli hareketler yapmak

  • Kaybettiğiniz kişiyi hatırlamak

  • Mezarını ziyaret etmek

  • Ona yakın olmaya çalışmak

  • Onunla konuşmak

  • Fotoğraflara bakmak

  • Onun yakın olduğu kişilerle konuşmak

  • Onun eşyalarına göz atmak


Yas genelde dalga dalga hissedilir ve ilk başta yoğun ve bunaltıcı gelebilir. Bu yas dalgaları durup dururken geliyor gibi gelebilir veya kaybettiğiniz kişiyi hatırlatan bir şey olduğunda tetiklenebilir. Birini kaybettiğinizde, başlarda dev yas dalgaları sürekli size çarpıyormuş gibi hissedebilirsiniz – öyle ki iki dalga arasında nefes alacak fırsatı zor bulabilirsiniz. Zamanla, bu dalgalar küçülmeye başlar ve dalgaların arası açılır. Haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe hayatınızda o sevdiğiniz kişi olmadan yaşayacağınız birçok “ilk”le karşılaşacaksınız- o olmadan dışarıda yiyeceğiniz ilk yemek, markete ilk kez onsuz gitmek, onlarsız ilk doğumgününüz gibi. Bu anlarda onların yokluğunu hissetmeniz ve yas dalgalarının tetiklenmesi normaldir.
Diyor bilimsel kaynaklar ve düzenli olarak son senedir EMDR Terapisine gittigim benim tatlı psikoloğum :) Çok uzun süre uyumadığım için sinir sistemim yenilenmedi diye ilaç içmek istedim psikiyatr görüşünü aldık ve ilac icin uygun olmadığıma karar verildi. Dışa dönük yapım sayesinde doğal süreçte yaşamak, tam&gercek zamanli yasama ve kabul etme evresi sonrasında daha bilinçi düşünüp anda kalabilmek için bu terapiler işe yaradı diyebilirim. Birde devam eden uzak rotalara olan seyahatlerim sonrasında iyi gelen deneyimlerim, neler gördüğüm yaşadığım ise başka bir yazı konusu olsun. Neyin işe yaradığı nelerin yaramadığı ise kişiden kişiye göre elbet değişebilir. Bunlar başka günün konusu olsun. Ben simdilik yalnizca Sağlıklı ve Sevdiklerimizle Mutlu bir Omür diliyorum yeni yıla az kalan şu zamanda....